İspanya’daki Elektrik Kesintisi: Güneş mi Suçlu, Şebeke
mi Hazır Değil?
28 Nisan 2025’te İspanya ve Portekiz’de yaşanan büyük çaplı
elektrik kesintisi, Avrupa’nın enerji dönüşümünde hâlâ tamamlanmamış yapısal
sorunları gözler önüne serdi. Havalimanları durdu, tren hatları sustu, iletişim
kesintiye uğradı.
İlginçtir ki bu gelişme,
şirketimiz açısından trajikomik bir tesadüfe denk geldi. Zira Türkiye’de
bulunan #Mem Solar panel fabrikamızda üretip İspanya’daki #Noksel España Demir
Çelik Boru Fabrikamıza ihraç ettiğimiz güneş panelleriyle kurulan santral, tam
da bu kesintinin yaşandığı günlerde devreye alınması için çalışmalarımız hız
kesmeden devam ediyordu.
Bu çarpıcı denk geliş yalnızca
ironik bir zamanlamaya işaret etmiyor; aynı zamanda şirketimizin enerji
alanındaki vizyoner yatırımlarının ne kadar yerinde olduğunu da açıkça ortaya
koyuyor. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında kurulum çalışmalarını sürdürdüğümüz
700 MW’tan fazla yatırım portföyüne sahip batarya destekli güneş ve rüzgar
enerjisi santrallerimizle, sadece enerji üretmeyi değil, enerjiyi akıllı
şekilde yönetmeyi hedefliyoruz.
Şebekelerin "Güneşle"le İmtihanı
İspanya’nın elektrik iletim
operatörü Red Eléctrica, olayın bir siber saldırı ya da sıra dışı bir doğa
olayı olmadığını açıkladı. Bulgular, ülkenin güneybatısındaki iki üretim
tesisinde yaşanan bağlantı kesintilerinin ardından sistemin "tamamen çöktüğünü"
gösteriyor. Gün ortasında sisteme büyük miktarda giren güneş enerjisinin, bu
çöküşü tetikleyen faktörlerden biri olduğu yönünde değerlendirmeler yapılıyor.
Ancak burada durup düşünmek gerekiyor: Sorun gerçekten
güneşte mi, yoksa bu değişkenlerle baş etmeyi öğrenemeyen sistem tasarımlarında
mı?
Yenilenebilir Enerji: Günah Keçisi mi, Geleceğin Gerçeği
mi?
Elektrik sistemleri, temel olarak
istikrar üzerine kurulu bir denge oyunudur. Bu dengeyi sağlayan en önemli
unsurlardan biri de “atalet”tir. Geleneksel termik santraller (kömür, doğalgaz,
nükleer) yüksek atalet sağlar ve şebeke frekansındaki ani değişimlere karşı
doğal bir tampon görevi görür. Buna karşın fotovoltaik (güneş) ve rüzgar gibi
kaynaklar, bu ataleti sağlamaz; çünkü mekanik değil, elektronik olarak şebekeye
bağlanırlar. İşte bu noktada, “temiz enerji” ile “sistemin temiz çalışması”
arasındaki fark ortaya çıkar.
İspanya örneğinde de görüldüğü
üzere, kesinti anında şebekedeki üretimin %78’i güneş ve rüzgârdan gelmekteydi.
Bu oran, çevresel sürdürülebilirlik açısından
takdire şayan; fakat sistem esnekliği açısından yüksek risk içeriyor.
Şebeke Tasarımının 20. Yüzyıl Kalıpları
Bugün kullandığımız AC
(alternatif akım) şebeke altyapısı, 100 yıl öncesinin ihtiyaç ve teknolojisine
göre tasarlanmış bir sistem. Günümüzde ise üretim kaynakları dağınık, tüketim
dinamik, talep tepkisel, üretim ise kesintili hale geldi. Tüm bunlar, şebeke
mimarisinde radikal bir dönüşümü zorunlu kılıyor. DC (doğru akım) mikro
şebekeler, enerji depolama sistemleri, yapay zekâ destekli tahmin algoritmaları
ve otonom dengeleme sistemleri artık yalnızca "vizyoner çözümler"
değil; yaşamsal birer gereklilik.
İspanya örneği, bu dönüşümün ertelenemez hale geldiğini
gösteriyor. Enerji üretimi çeşitliliği ile övünürken, bu çeşitliliği yönetecek
kapasiteyi inşa etmemek ciddi bir sistem açığı yaratıyor.
Ülkemiz için Çıkarımlar
Türkiye’de enerji politikalarının
temel önceliği genellikle “ucuz ve yerli kaynaklara dayalı enerji” hedefi
üzerinden şekilleniyor. Ancak İspanya örneği gösteriyor ki, fiyat odağından
bağımsız olarak şebeke güvenliği, hızlı toparlanma kapasitesi (black-start),
esnek yan hizmet altyapısı ve dijitalleşme gibi başlıklarda da yatırımlar şart.
Aksi takdirde, bir "kazanım" gibi görülen ucuz elektrik, büyük çaplı
kayıplara dönüşebilir.
Bu çerçevede özellikle şu adımlar öne çıkıyor:
- Yan
Hizmetlerin Güçlendirilmesi: Doğalgaz santralleri gibi çevik üretim
birimlerinin sadece sistem dengelemesi ve döner rezerv için kullanılması.
- Depolama
Altyapısı: Büyük ölçekli batarya sistemleri ile dalgalı üretimin
sistem üzerindeki etkisinin dengelenmesi.
- Mikrogrid
Gelişimi: Bölgesel şebekelerin kendi kendine yeterli hale gelmesi,
merkezi çöküşlerin etkisini azaltır.
- Dijitalleşme
ve Veri Yönetimi: Şebeke sağlayıcılarının saniyelik analizlerle erken
uyarı ve müdahale yeteneklerinin artırılması.
Sonuç: Gölgeyi Yönetemeyenler, Güneşi Suçlar
Enerji dönüşümünde geri adım atmak bir seçenek değil, hatta
mümkün de değil. Ancak bu dönüşümü akıllı, esnek ve dijital bir altyapı ile
desteklemezsek, daha fazla “güneşi suçlamaya” devam ederiz.
İspanya’da yaşananlar bize bunu bir kez daha gösterdi: Sorun
yenilenebilir enerjide değil, onu yönetecek akılda.